Modern Hayatın Karmaşıklığına Dair Öyküler
“Umarsız,” insanın karmaşık duygusal dünyasını, toplumsal normların ve modern hayatın ikiyüzlülüğünü ele alan çarpıcı öykülerden oluşan bir koleksiyon.
“Umarsız,” ihanet, kıskançlık, sevgi ve kayıp gibi duyguların merkezinde yer aldığı öykülerle yaşamın kırılganlığını ve ölümün kaçınılmazlığını sürekli hatırlatıyor. Günay, sıradan görünen insanların yaşamlarında ne denli derin ve değişken olaylar yaşanabileceğini ustalıkla gözler önüne seriyor. Çoğu öyküsünde gizemli bir hava mevcutken, bazıları ise insanın geçmişiyle ve ailesiyle olan bağlarını, bu bağların insan hayatını nasıl şekillendirdiğini derinlemesine inceliyor.Çocukluk travmaları, aile içi ilişkiler ve bireyin bilinçaltında biriken korkular üzerine düşündürücü metinler zaman zaman psikolojik derinliğe gidip gelmelerle okuyucuyu etkisi altına alıyor. Ayrıca, öykülerde toplumsal ve siyasi dokundurmalar da yer alıyor, bu da Günay’ın anlatı dünyasına ayrıcalıklı bir katman ekliyor.
Öykülerin dili, anlatıcının içsel dünyasını ve duygusal durumunu yansıtacak şekilde son derece zengin ve akıcı. Yazar, sözcük seçimleri ve cümle yapılarını ustalıkla kullanarak, karakterlerin içsel dünyalarına ve psikolojik durumlarına derinlemesine girebiliyor böylelikle. Bu, okuyucunun karakterlerle duygusal bir bağ kurmasını ve onların yaşadığı her anı hissedebilmesini sağlıyor.
Zeliha Yeşim Günay’ın betimlemeleri, sadece görsel unsurlarla sınırlı kalmıyor; kokular, sesler ve dokular gibi duyusal unsurlar da özenle işleniyor. Bu, öykülerin atmosferini zenginleştirirken, okuyucunun da deneyimini daha yoğun hale getiriyor...
Kitaptan:
"Abim huzur içinde evlenebilsin diye, âşık olduğum adamdan ayrılmam bekleniyordu. Haftalar öncesinden ayrılmamın yolunu yapan annem, beni de bu yüzden adaya davet etmişti. Aydan, abim ve annem. Üçünün de bakışları üstümdeydi. O an, onlara nasıl tepki vereceğimi kestiremedim. Üzüldüğümü kendi sözcüklerimle mi ifade etmeliydim, yoksa feryat ederek ağlamalı mıydım, kararsız kaldım. Olay yerinden kaçmak da vardı. Onları salonda bırakıp odama çekildim. Hava henüz aydınlıktı.
Her şeyi enine boyuna düşünmek için odamdaydım. Yatağıma uzandım. Başladım düşünmeye, elimdeki tek değişmez, abimle evleneceğiydi. Yarına kadar sakinlemezsem, Ali’yi lime lime keseceğimi biliyordum. Veya karşıma çıkan herhangi birini. Üstüme atılan yük çok ağırdı. Düşündüm. Düşündüm. Ben de her kadın gibiydim, düşündükçe daha çok düşünüyor, düşüncelerimde yarattığım çıkmaza saplanıyordum. Beynim yoruldu. Düşüncelerim ağırlaştı. Derken uyumuşum. Yoksa uyumak için saat oldukça erkendi. Yemek de yememiştim. Beynim yorgun olduğunda günlerce uyuduğum oluyordu."
Yorum yok